Canlı Skorlar

boş

Amaca Uygun... / Türkiye:2 Avusturya:0



İhtiyacımız olan şey galibiyetti. Galibiyeti de -bir şekilde- elde ettik...

Bu maçın özeti bana göre bundan ibarettir.

Yaşadığımız ülkenin psikolojik ortamından ötürü şimdi birçok yerde pembe tablolar çizilebilir. Herkes milli takımın ne kadar iyi oynadığını, çok güzel goller atıldığını, Avusturya'nın 90 dakika sahadan silindiğini falan yazabilir. Oysa şu galibiyetin sarhoşluğundan çıkıp düşündükten sonra, hiç de öyle olmadığının farkına varacağız çoğumuz.

Aslında çok zor maçtı tabii. Bu galibiyeti takdir ediyorum. Başarı olarak görüyorum. Ne de olsa Azerbaycan maçında şansımızı neredeyse sıfıra indirmiştik. Ve bu maçı da mutlaka kazanmamız lazımdı. Bu bağlamda iyi futboldan öte, sonucun ön plana çıkması gayet normal. Peki bu oyun ve bu anlayışla Belçika maçı ne olur? İşte o koca bir muamma...

İki güzel gol attık. İki golümüz de bireysel beceriyle geldi. Takımımızda Türkiye'de forma giyen ve Türkiye ligini aşan iki oyuncu Arda Turan ve Gökhan Gönül, bireysel yeteneklerini kullanıp çok şık iki gol attılar. Goller, herhangi bir taktik varyasyonun ürünü değil. Tamamen zeka ve beceri ürünü... Bu takımın, set oyunu oynayarak da gol atması lazım. Bunu bir köşeye yazalım.

Rıdvan Dilmen, oyunu iyi okuyor. Buna şüphe yok. Maç boyu etkisiz olmamızın nedenini gayet iyi açıkladı. Orta sahada Selçuk İnan ve Nuri Şahin yan yana ve geride oynadılar. Savunmaya çok yakın top aldıkları için de ileride fazlaca çoğalamadık. Belki kanatlarda dripling özelliği olan bir oyuncu olsaydı durum daha farklı olabilirdi. Mesela Burak Yılmaz merkez forvet oynamak yerine kanatta oynasaydı. Hatta ve hatta Colin Kazım oynasaydı bile bu maçta çok etkili olurdu diye düşünüyorum.

Maçın adamı şüphesiz ki Arda Turan. Arda, maça sol çizgide başladı. Maç içerisinde çok akıllı davranarak ortaya ve zaman zaman sağa da geldi. Bu hareketi, rakibin dengesini bozdu. Solda oynamaya devam etse Ekrem Dağ karşısında çok zorlanacaktı. Nitekim Ekrem fizik olarak Arda'dan iyi durumda. Yine de Arda'nın kilo vermiş olduğunu görmek güzel. Aylardır oynamayan bir oyuncu için gayet güzel bir performans sergiledi. Hatta daha da açık söyleyelim, milli takımda sonucu değiştirebilecek yegane oyuncu konumundaydı Arda. Galatasaray'da oynamadığı dönemde bu maça itinayla hazırlandığı belli oluyordu her halinden. Hem fiziksel olarak, hem de kafada... Biz de aylardır "Arda nerede" diyip duruyoruz. Gayet de milli takım kampındaymış adam :) Ancak hakkını yemeyeyim, iyi oynadı. Maçın sonlarına doğru yorulması normal. Ne de olsa en son olarak böylesi bir eforu yine bir milli maçta, Belçika'ya karşı sergilemişti. Golünden sonra yaptığı "bunu da yazın" hareketi de Emre abisinden kendisine miras olsa gerek. Böyle ufak işlerle uğraşması ona taktığım "zübük" sıfatını daha çok hak etmesine neden oluyor. Aslında bu konuda yanılmadığımı görmek, hoş değil. Neyse, umarım ki sezon sonunda Avrupa'ya gider de hem kendisi hem de Galatasaray bu sıkıntılı durumdan kurtulur. Yine de ne olursa olsun, bu ülkenin futbolunun onun yeteneklerine ihtiyacının olduğunu bilmesi lazım. O kafasını futbola verdiği sürece buradakiler onu bağrına basacaktır. Futbol dışında şeylere kafa yorup saha içi performansının düşmesine neden olursa da doğal olarak eleştirilecektir. Bu kadar basit.

Orta sahada Selçuk İnan'ın takıma oturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nuri biraz tutuk göründü ancak bence çok yararlı top oynadı. Basit oynadı ve gayet etkiliydi aslında. İkinci yarıda rakibin baskı kurduğu 20 dakikalık bir periyotta kötüydü sadece. Ki o ara tüm takım yorgun ve etkisizdi. Yazının başında da belirttiğim gibi, Burak Yılmaz'ın yanlış bölgede oynadığını düşünüyorum. Çizgide oynasa etkili olurdu. Göbekte biraz silindi açıkçası. Yapması gerekenleri yapamadı. Kaldı ki Semih oyuna girdikten sonra o bölgede nasıl oynanır sorusunun uygulamalı dersini verdi diyebiliriz. Gökhan Gönül'e yaptığı asist çok değerli ve klastı.

Hiddink'in ikinci yarıda yaptığı Mehmet Topuz hamlesinin çok da doğru olduğu söylenemez. Topuz eğer sağ açık gibi oynasaydı daha yararlı olabilirdi. Hiddink ısrarla Hamit'i sağ açık oynatıyor. Oysa Hamit göbekte fark yaratır. Bu değişikliğin olduğu dakikalarda Avusturya gibi vasat bir takımdan baskı yedik ne yazık ki. Durumu değiştiren şey bireysel beceriyle atılan gol oldu.

Bu arada Ercan Taner'in müthiş bir maç spikeri olduğunu düşünsem de, şu oyuncularla ilgili felaket derecede salladığını görüyorum. Bu durum tabii ki rakibi fazla tanımamaktan ileri geliyor. Rıdvan da aynı durumda olunca ekran başındakilere gayet yanlış bilgiler veriyorlar. Bu durum, bu maçta rakip santrfor Maierhofer özelinde kendini tekrar etti. Ercan Taner, ısrarla Maierhofer'in rakipteki en etkili silah olduğunu söyleyip durdu. En tehlikeli oyuncu yorumunu yaptı. Boyunu falan söyledi. Oysaki alakası yok. Rakibin en etkili oyuncusu Marc Janko sakat olduğu için bu maçta mecburen oynayan vasat bir oyuncu Maierhofer. Zaten Alman ikinci liginde Duisburg forması giyiyor. Orada da çok ekstra işler yaptığı yok. Hatta oynadığı takımın en büyük yıldızı da Türkiye A2 Milli Takım forması giyen Olcay Şahan. Maierhofer'i böyle büyütecek ne vardı anlamadım. Yedekteki Linz bile ondan çok daha özelliklidir. Kaldı ki kaçırdığı penaltıda gördük arkadaşın ne kadar tehlikeli olduğunu.

Sonuç olarak, iyi oynamadık ama kazandık. Galibiyet çok önemli. Takımın kazanma alışkanlığı elde edip özgüven depolaması lazım. Bu da böyle galibiyetlerle olur. Şimdilik işler yoluna girme emaresi gösteriyor denebilir. Belçika maçında devamının gelmesi dileğiyle...

0 yorum:

boş