
2010/2011 sezonu Şampiyonlar Ligi'nin galibi Barcelona oldu. Şaşırtıcı bir sonuç değil. Sahadaki futbol da bunu doğrular nitelikteydi. Barcelona tam da istediği oyunu oynadı. Manchester United, özellikle ilk yarıda alan daraltarak başarılı bir savunma yaptıysa da hücumda topu ayağında tutamayarak etkisiz bir görüntü verdi. Barcelona, her zamanki pas futbolunu sergiledi. Özellikle 20. dakikadan sonra tempoyu kademe kademe arttırmaları, Manchester United'ı oldukça yıprattı. Ön alanda pres yaparak çok sayıda da top kazandılar. Pedro'yla golü bulduktan sonra birkaç dakika bocaladılar ve bu bocalama anlarından birinde Manchester United, Barça yarı sahasında presle kaptığı topta çabuk ve dikine oynayarak beraberliği buldu. İlk yarı iki güzel golle 1-1 bitti.
İkinci yarıda iki tarafın da biraz daha temkinli olmasını bekliyorduk ancak Barcelona ilk yarıya oranla daha etkili bir oyun koydu ortaya. Messi'nin harika golünden sonra Manchester United yine pres yapar, biraz daha etkili oynar diye düşünüyordum ancak tam tersine, sanki hiçbir şey olmamış gibi sürdü oyun. Derken Barcelona bir gol daha buldu ve skoru 3-1'e getirdi. David Villa'nı golü muazzamdı. Vuruşunu yapmadan önce topun gideceği köşeyle ilgili yazılı imzalı bir belge aldı adeta. Eliyle koymuş gibi göstere göstere attı. Van der Sar, giderayak kalesinde üç gol görmesine rağmen bana göre başarılı bir oyun sergiledi.
Manchester United'da Valencia'dan bahsetmek gerek. Valencia bu gece sabırları biraz zorladı. Kırmızıyla atılmaması onun için bir şanstı. Üstelik bu sezon ağır da bir sakatlıktan çıkmıştı. Sakatlı süreci belli ki onun yaratıcı melekelerini almış ve bu süreçte Valencia'nın içine bir kasap kaçmış.
Kupayı Abidal'in kaldırması da çok yerinde ve manidardı. Düşünün, birkaç ay evvel kanser teşhisi koyuluyor ancak siz pes etmiyor ve kanseri yenip sahalara geri dönmeyi başarıyorsunuz. Ve ardından Şampiyonlar Ligi finalinde görev alıp kupayı kaldıran isim oluyorsunuz. Bu onur, Eric Abidal'e yakıştı dersek yanlış olmaz.
0 yorum: