Aslında bu maçla ilgili herhangi bir yazı yazmayı planlamıyordum ancak bugün sahada olanları görünce tepkisiz kalmak olmazdı. Kelimenin tam anlamıyla dayak yedi Beşiktaş. Ve bugün kazanan Stoke City görüntüsünün arkasında anti-futbol oldu.
Stoke City'i aslında az çok biliyorduk çoğumuz. Ben, kendi adıma söylemek gerekirse öyle çok derinlemesine incelememiştim oynadıkları oyunu. Zaten incelenecek bir futbol da oynadıkları söylenemez ama yine de çok iddialı değilim Stoke City konusunda. Kafamdaki Stoke City imajı, alabildiğine itici bir teknik direktör ve sahada sert savunma yapıp taç atışlarına bel bağlamış, maç boyun rakip kalede en fazla 3-4 kez ciddi tehlike yaratabilen ve maçları fazla gollü geçmeyen dirençli bir takımdan ibaretti. Bugün bu imaj çok değişmemekle birlikte, olumsuz anlamda ayrıntılandı denebilir.
Şunu net olarak söylemek lazım. Beşiktaş bugün çok uzun süredir oynamadığı kadar güzel bir futbol ortaya koydu. Aksayan şeyler yok muydu? Muhakkak vardı. Bahsedeceğim onlardan da. Ama önce doğrulardan bahsetmek gerek. Carlos Carvalhal çok beğendiğim bir teknik direktör değil. Onun bu takımın başında olmasını kendi açısından bir piyango olarak görüyorum. Ki bugünkü
maçın ardından da onun hakkında ayrıca bir yazı yazmak gerekliliği oluştu artık. Yine de hakkını yemeyeyim, maçlara genelde doğru on birlerle çıkıyor. Bugün de bunu yaptı. Sahaya çıkardığı takım ne savunmaya gömülecek cinstendi, ne de uçuk derecede hücumcu... Tam kararında seçimler yaptı. Ben olsam Stoke City gibi uzun bir takım karşısında stoperde Sivok yerine Sidnei ile başlayabilirdim. Ama "neden Sivok" diye de sormaya gerek görmüyorum. Tek tartışabileceğim seçim Edu seçimi... Edu bugün takımda aksayan tek noktaydı. Hani çok güzel bir spor arabaya takılmış Çin malı ucuz lastik gibi bir hali vardı. Driplingi yok. Ağır... Dolayısıyla aldığı topu direkt geri veriyor. Adam eksiltemiyor ve hava toplarında da etkisiz. Mustafa Pektemek ya da Holosko bu maça başlasa daha doğru olurdu Beşiktaş açısından.Buna rağmen takım özellikle de ilk yarıda çok başarılıydı. Ayağa top yaptılar. Rakibi çaresiz bıraktılar. Özellikle Fernandes, Quaresma ve Simao ciddi anlamda sorumluluk aldı. Necip önceki maçlara nazaran başarılıydı. Güzel bir oyun sergilediler. Oynamaları gerektiği gibi oynadılar. Gol de çok güzel bir anda geldi. Ki Hilbert'e de ne kadar yazık olduğunu gördük bugün. Ondan daha çok faydalanılabilse keşke. Bu arada rakibin düştüğü aciz durumun altını çizmek de lazım. Bu takım bir Premier Lig takımı. Düşünün. Ve orada başarılı olabilmiş ki UEFA Avrupa Ligi'nde mücadele ediyor. Bu bir utanç kaynağı olmalı aslında. Sahada rakibe tekme ve dirsek atmaktan başka bir şey yapmayan, duran top ve taç atışı hariç hiçbir hücum aksiyonu olmayan bir futbolcu grubu yer alıyor. Her duran topta kaleciye pislik yapma derdindeler. Böyle takım oluşturmak zor da değil. Top tekniklerinin olmasına gerek yok. Kalecinin haricinde 7-8 tane en aşağı 1.90 boyunca adam, yanlarına da çok değil, en fazla iki tane top yapmayı bilen adam koy, al sana Stoke City... Tabii başlarına da en az Tony Pulis kadar antipatik bir futbol katili bulman lazım. Bizim buralardan böyle bir örnek istersen o da Bülent Uygun olsun.
Edu, bu akşamki takımın aksayan parçasıydı demiştim. Bunu hepimiz gördük, bir tek Carvalhal göremedi sanırım. İkinci yarının ortalarına doğru Holosko'yu Edu'nun yerine soksa çok şey değişebilirdi. En azından takım ileride daha çok top tutabilir ve belki de tehlike yaratabilirdi. Edu'nun driplingi olmadığı için Simao ve Quaresma da birçok pozisyonda top kullanamadılar. Edu'nun önüne topu yuvarlayabilecekleri anlar olmuştu ancak adamın topla gidemeyeceğini bildikleri için yeltenmediler bile öyle bir şeye. Oysa takım ağır Stoke savunmasının arkasına sarkabilirdi Holosko ya da Pektemek tarzı bir adamla. Ki gol de bu şekilde gelmemiş miydi zaten? Ama ne yazık ki Carvalhal buna uyanamadı.
Bir söz de Rüştü'ye söylemek lazım. Maçın hemen başında bir geri pas atıldı Rüştü'ye. O da topu uzaklaştırırken dengesini yitirdi ve yere düştü. Topa da düzgün vuramadı tabii. Ne oldu Rüştü düşünce? Tribündeki Stoke City seyircisi coştu birden. Madeni bulmuşlardı çünkü. Maç boyunca gerek yan toplarda, gerekse de top ayağına geldiğinde Rüştü'nün üzerinde baskı kurmaya çalıştılar. Ayakla uzaklaştırması gereken toplarda genelde hata yaptığını da hatırlarsak, bu baskının başarılı olduğunu düşünebiliriz. Yani neredeyse 40 yaşına gelmiş bir kalecinin topa vurmayı halen öğrenememesi ve maç başındaki o acemice düşüşü hoş değil. Rakibe haybeye moral veren, taraftarı coşturan hareketler bunlar. Rüştü gibi tecrübeli bir kalecinin daha dikkatli olması lazım. Belki ayrıntı bunlar ama bana kalırsa önemli ayrıntılar.
Netice itibariyle ben bugün Beşiktaş'ı çok beğendim. Galibiyeti hak eden taraf siyah beyazlılardı. Ancak faulle karışık, fiziğe dayalı tatlı sert futbol, teknik ve doğru futbol karşısında "bir şekilde" galip geldi.
0 yorum: