Beşiktaş, Avrupa Ligi'nde oynadığı ikinci maçta Stoke City deplasmanından eli boş döndü. Maç öncesine baktığımızda geneli itibariyle beklenen bir sonuçtu Beşiktaş'ın kaybetmesi... Stoke City sert takım, kendi sahasında Chelsea ve Man. U.'dan 1, Liverpool'dan 3 puan alabilmiş bir takım vesaire... Ama maç öncesi analizimizde de belirttiğimiz üzere, futbolun teknik yönünde çok zayıflar. Yani topu alıp oyun kuracak, arkadaşlarını yönlendirecek, oyunu şekillendirecek 1 tane bile adam yok İngiltere temsilcisinde.
Başlığı böyle attım, çünkü maç öncesinde herkesin bildiği gibi Stoke City'nin hücum anlamında etkili olabildiği tek konu duran toplar daha çok da kornerler... Beşiktaş'ın iki golü de korner sonucu yemesi tesadüf değil yani. Türkiye futbolunun en eksik yönü ile adamların en tamamlanmış yönü çarpışınca, sonuç şaşırtıcı değil...
Beşiktaş maça kötü başlamadı. Özellikle Quaresma çok istekliydi. Nitekim 14. dakikada attığı müthiş ara pası Hilbert'i golle buluşturdu. Golü bulmak önemlidir böyle takımlar karşısında. Golden sonra 5-10 dakika topu tutarsan, yeteneksiz adamlardan oluşan rakip takım oyundan düşmeye başlar ama Beşiktaş daha golün santrasından korner verdi, kornerden de golü yedi... Yani Stoke City maçı kazanabilmek için Beşiktaş'ın golünden sonraki 5-10 dakika içerisinde gol bulmak zorundaydı ve bu gerçekleşti...
Maç öncesi analizlerimizde yazdığımız bir konu daha, Beşiktaş'ta değişikliğe uğramadı. Hilbert ve İsmail ile birlikte oyunu geniş alana yayma konusunda biraz daha iyiydiler ama orta alanda ileriye yönelik top yapma konusunda beceri geliştiremiyor bu takım. Sahada bunu düşünen tek isim Fernandes. Onun da kanatlardaki Simao ve Q7 ile arasında en az 20 metre mesafe olunca etkinliği olmuyor. İlk yarı boyunca gördüğümüz sahne Quaresma'nın topu alıp, kanattan bindirme yapan arkadaşlarına top atması ya da rakiplerini geçip geçip uzaktan şut çekmesiydi. İyi niyetli olduğu kesin ama yetmiyor işte...
İkinci yarıda da oyun aynı şekilde giderken takımların fizik kaliteleri arasındaki fark açığa çıkmaya başladı. Stoke menajeri Pulis; 60. dakika civarlarında Pennant, Walters ve Whelan'ı art arda oyuna alarak takımın teknik kapasitesini biraz olsun arttırmayı başarmıştı. Bu dakikalarda yorulmaya başlayan Beşişktaşlı oyuncular arasında da Simao, Edu ve Necip tamamen oyundan düşmüşlerdi. İsmail ve Hilbert sadece savunma görevini yapmaya çalışıyordu. Aurelio da yorulduğu her maçta yaptığı gibi iki stoperin arasına çok fazla girince Beşiktaş oyun da kuramaz hale geldi. Quaresma artık alıp başını gidiyor, fırsatı varsa da kaleye vuruyordu. Beşiktaş'ın bir hücum organizasyonu geliştirecek dermanı kalmamıştı.
Bu anlarda iki şey düşündüm. Simao ya da Edu'nun yerine Holosko konulabilirdi. Fernandes, Quaresma, oyunda kalırsa Simao, hatta İsmail ve belki Aurelio gibi uzun toplarlar forveti kaçırabilecek adamlar adamları var Beşiktaş'ın. Rakip de baskı kurmuş. Kontradan bir gol her şeyi değiştirebilir diye düşünüyordum. Almadı Carvalhal Holosko'yu oyuna. Düşündüğüm ikinci şey de biraz fantastik. İyi bir Sergen Yalçın bugünkü maçı tek başına alır, gelirdi... Beşiktaş'ın hücuma yakın, yaratıcı bir oyuncuya ihtiyacı olduğu açık... Guti ismi akıllara geliyor elbette ama onun Beşiktaş'taki geleceğinin pek parlak olmadığı aşikar.
Beşiktaş, Sivok'un saçma sapan bir faulünden doğan penaltıyla 2-1 geriye düştü 79. dakikada. Carvalhal o dakikadan sonra aldı oyuna Holosko'yu. Kalan dakikalarda Holosko topa değebildi mi emin değilim.
Beşiktaşlılar oyundan memnun gibiler. Ben anlayamadım nedenini. 60. dakikadan sonra sahada yoktu Beşiktaş. Biraz pas oyunu oynasalar, oyundan düşecek bir ekipti rakipleri. Örneğin Zico'nun Fenerbahçe'si perişan edebilirdi bugünkü Stoke'u. Ama fazlaca şişirilmesi Stoke'un, beraberlik de yeter açıklamaları, Beşiktaş'ın, önlem alınacak bir şey olmamasına rağmen oyunu fazlaca kendi sahasında kabul etmesi gibi faktörler bu sonucu hazırladı. Evet Stoke kötü ve kabiliyetsiz bir takım. Belki galibiyetleri zevk vermiyor, saygı uyandırmıyor ama bugünkü rakipleri de yani Beşiktaş da galibiyeti hakedecek bir oyun ortaya koymadı, açık konuşalım ki...
Dinamo Kiev'in deplasmanda Maccabi Tel Aviv karşısında aldığı beraberlik, Beşiktaş'ın işine yarayacaktır. Ama İsrail deplasmanı en çok Beşiktaş için zor geçecektir orası da kesin. Şu anda Stoke 4, Beşiktaş 3, Dinamo 2 ve Maccabi 1 puandalar... Beşiktaş'ın bundan sonraki maçı Dinamo Kiev ile Ukrayna'da...
0 yorum: